Akşamüstü NatGeo'da izlemiş olduğum Explorer isimli bir programda geçen bazı bölümler beni derin ve kuşkulu düşüncelere sevk etti.Belgeselin konusu küresel ısınma ve iklim değişikliği üzerineydi.Beni düşündüren konuları açıklamadan önce daha önce İklim Değişikliği konusu üzerine yapmış olduğum gayri ciddi veri analizi çalışmasının sonuçlarından bahsetmek istiyorum.Gayri ciddi olarak adlandırıyorum çünkü problemi bir jeoloji,meteoroloji ya da çevre uzmanlığı bakış açısıyla incelemedim.Problemi ele alma amacım Python programlama dilinde hünerlerimi pekiştirmek ve sergilemekti.Bununla birlikte analiz ettiğim veriler tamamen gerçektir.
Toplam 95 bin kayıttan oluşan İklim Değişikliği veri tabanını Birleşmiş Milletler'in data merkezinden elde etmiştim.Analiz çalışmasını ülkelerin benzin-dizel yağı üretim-tüketim miktarları ve karbondioksit emisyon salınım miktarları boyutları üzerinden gerçekleştirdim.Bu boyutlar vasıtasıyla veritabanına sorgu kodlarıyla bazı sorular yönelttim.İlk sorum geçmiş bütün yıllarda en yüksek gaz-dizel yağı üreten-tüketen ilk beş ülke ve üretim miktarlarıydı . 1- ABD 8.518.140 metric ton 2- Çin 4.017.168 3-Japonya 2.615.258 4-Almanya 2.363.351 . İkinci sorum son 10 yılda (2003-2013) bütün ülkeler için gaz-dizel yağı üretim miktarlarının ne olduğuydu ?. 2 milyar ton ile 2,5 milyar ton aralığında giderek hız kesen bir yükseliş trendi gözlemledim. Üçüncü sorum son beş yılda en çok gaz-dizel yağı üreten ilk beş ülkeydi. Bu liste ise 1-ABD 2-Çin 3-Hindistan 4-Rusya 5-Brezilya şöyleydi.Dördüncü sorum bütün yıllar için en çok gaz-dizel yağı üreten ve dönüştüren ilk beş ülkeydi. 1- ABD 4,5 milyar ton 2-Çin 2,1 milyar ton 3-Japonya 1,375 milyar ton 4-Rusya 1,305 milyar ton 5-Hindistan 1,1 milyar ton . Diğer bir analiz sorgum ise 2000 yılı sonrası en çok gaz-dizel yağı üreten ve tüketen ilk beş ülkelerdi. 1-ABD 2-Çin 3-Hindistan 4-Japonya 5-Almanya .Bu sorguda dikkat çeken nokta Almanya ve Japonya'nın son beş yıla kıyasla (2013 için) gaz-dizel yağı üretim ve tüketiminde frene basmalarıydı.Bu iki ülke yerlerini Rusya ve Brezilya'ya bırakmışlardı.Gaz-dizel yağı üretim-tüketim miktarları boyutlarıyla analizi tamamlandıktan sonra problemi karbondioksit emisyon salınımı boyutu üzerinde ele alan sorgular oluşturdum. İlk sorguda son 10 yılda bütün ülkeler için karbondioksit emisyonu salınım miktarlarını çıkardım.24 milyar ton ve 32 milyar ton aralığında 2009 yılından sonra belirgin biçimde hız kesen fakat halen bir yükseliş trendinde olan bir tablo önüme çıkıverdi.İkinci sorguda son on yılda en çok co2 emisyon salınımı yayan ilk beş ülkeydi. 1-Çin 2-ABD 3-Rusya 4-Hindistan 5-Japonya . Olayı daha da ayrıntılandırmak adına son bir sorgumda bu sefer son beş yıl için bu ülkeleri ortaya çıkardım .Bu sorguda Hindistan Rusya'yı geçerek üçüncü sırayı almıştı.Bununla birlikte ABD belirgin biçimde co2 emisyon salınım miktarını düşürürken Hindistan gaz-dizel yağı üretim miktarını son 10 yılda belirgin biçimde arttırmakla birlikte co2 emisyon salınım miktarını düşürme konusunda en başarısız ülkeydi.Ve Çin gayret göstermesine rağmen (%40 düşüş) halen co2 emisyon salınımı miktarında yaklaşık 4 milyar ton ile Dünya'nın %12 'lik co2 emisyon salınım miktarını sahiplenmişti.Ayrıca co2 emisyonu ve gaz-dizel yağı üretim tüketim değişkenleri arasında yaptığım korelasyon analizinde bir doğrusallık görülmekle birlikte son yıllarda bu çizgi gaz-dizel yağı üretim eksenine doğru bükülmüştü.Bu istatistik analizi , co2 emisyon salınımını düşürme açısından oldukça olumlu bir sinyaldi.
Bu kadar kafa ütüleyen bilgiden sonra yazımın başında bahsetmiş olduğum beni kaygılandıran NatGeo belgeselinden bahsedeyim.Belgeselin bir bölümünde Guy Mcpherson ile yapılan bir röportajda bu vatandaş oldukça korkunç bir tablo çizerek 2030 yılında Dünya'da İnsan ırkının yeryüzünden tamamen silinmesinden bahsediyordu.Bu karamsar vatandaş profesörlüğü bırakarak ABD'nin bir kasabasından ev alarak inzivaya çekilmiş ve evinin altına son derece korunaklı içi dayanıklı konserve yiyecekleriyle dolu bir sığınak, mahzen yaptırmıştı.Buna gerekçe olarak gösterdiği dayanak ise kutup noktalarında erimeyle birlikte metan gazının olağandışı artışıydı.
Bu sayfada Mcpherson'ın araştırma yazısında görebileceğiniz üzere metan gazı Endüstriyel devrime kadar olduğu yerde sayarken 1900 'lü yıllar ila birlikte adeta çok hızlı bir tırmanışa geçmişti. Mcpherson bu saatten sonra mevcut teknolojiyle bu sürecin önlenemeyeceği görüşünü kutup noktasında yapılan metan gazı ve azot oksit ölçüm verilerinin analiz sonuçlarına ve kutuplarda gözle görülen çözülmeye bağlıyor.
Diğer bir yandan Stanford üniversitesinden Mark Jacobson halen yapılabilecek bir şeyler olduğunu düşünüyor ve iklim değişikliği faciası sürecinin 2050 yılına kadar uzatılabileceği ve önlenebileceği düşüncesinde.Bu fikrini de 2005 yılında geliştirmiş olduğu yenilenebilir enerji (su-rüzgar-güneş) modeline dayandırıyor.Haziran 2015 tarihli Stanford'da geçen bir haberde yapılan analiz ve simülasyon çalışmasıyla 2050 yılında ABD'nin co2 emisyon salınım miktarını 0'a kadar indirebileceğini keşfeden , Jacobson ve araştırma ekibi tarafından yönetilen bir akademik çalışmadan bahsedilmiş. Tabii ki bu çalışma sadece ABD'yi kapsayan bir proje.Dünyanın diğer ülkeleri özellikle Çin ve Hindistan'ın bu konularda neler yapıyor olduğu bence çok önemli bir soru olurdu .
not: Eğer merak ediyorsanız belgeselin tamamına ilgili youtube kanalından ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder